Olağan Psikopatlar

Olağan Psikopatlar

Korku ve keder –kaygı ve bunalım- evrensel olarak tüm kültürlerde görülen beş temel duygudan ikisini oluşturur ve hepimiz hayatımızın hiç olmazsa belli bir döneminde bu duyguları mutlaka hissetmişizdir. Öncelikle günümüzde esiri olduğumuz korkunun tarihine bakacak olursak, yazarın kitapta belirttiği üzere korkunun, yırtıcı hayvanlardan korunmak için insanların geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğu söylenir. Öyle ki, günümüz evrimsel psikologlarına göre biz insanlar, gerçekten de korkuyu, yırtıcı hayvanlardan korunmak için bir hayatta kalma mekanizması olarak geliştirmişiz. Fakat aradan milyonlarca yıl geçti ve her köşede bir vahşi hayvanın kol gezdiği dönemler geride kaldı. Bu yüzden aynı korku mekanizması günümüz koşulları için aşırı tepkisel olabiliyor. Örneğin ayağını sürekli fren pedalının üstünde tutan gergin bir şoför gibi gerçekte olmayan tehlikelerle tepki gösterip bizi mantıksız kararlar vermeye sevk edebiliyor. Tam bu noktada kaygı duygumuz çevrimiçi durumuna geçiyor. George Loewenstein ‘’İnsanoğlu hastalık derecesinde ihtiyatlı. Duygularımızı yönlendiren mekanizmaların çoğu modern hayata uyum sağlayamamış’’ derken modern insanın riskten kaçınma eğiliminin hastalık derecesinde olduğu gerçeğini vurguluyor. Mesela günümüzde klinik vaka derecesinde ihtiyatlı olanların- örneğin kaygı (anksiyete) bozukluğu olanların- iyi bir özelliği aşırıya kaçırmış olduklarını söyleyebiliriz. Yazar kitapta bu durumun uyumsal avantajını da ele almış. Günümüze bakıldığında, kaygılı insanlar tehlikeyi hissetme konusunda diğerlerinden daha başarılı olduğu görülmektedir. Bir araştırmaya göre bilgisayar ekranındaki mutlu veya ifadesiz yüzlerin arasına yerleştirilmiş sinirli bir yüzü diğerlerimizden çok daha hızlı fark edebildikleri görülmüştür. Bu sonuca göre kaygılı insanlar tehlikeyi hissetme konusunda diğerlerinden daha başarılıdır diyebiliriz. Ruhsal bozukluklar bulvarında dolaşırken, bardağın dolu tarafı veya teselli ödülü olarak değerlendirebileceğimiz, şöyle veya böyle bir fayda sağlayan bir yön illa ki çıkıyor. Mesela saplantılı (obsesif kompulsif) kişilik bozukluğunuz mu var?  Gazı asla açık unutmazsınız. Paranoyak mısınız? Alta küçük yazılmış yazıları okumadığınız için hüsrana uğrama riskiniz ortadan kalkar. Bu örneklere baktığımız da şu sonucu çıkartabilmek olağan olur ‘’ zihinsel bozukluklar, verdikleri sıkıntıların yanında ara sıra beklenmedik yararlarda sağlayabiliyor.’’ Ancak bir grup var ki bu genellemeye bir istisna teşkil ediyor. Onlar en zor ve en sıkıntılı koşullarda bile bu iki duyguyu hissetmiyorlar. Kim bunlar?- Psikopatlar.  Bir psikopat gazı açık bıraktığını bilse bile endişelenmez. 
Peki, bunda bardağın dolu tarafı nerede?  
Bu sorunun cevabını, Kevın Dutton’ın “Olağan Psikopatlar” eserinden bulabilirsiniz. Kitapta yer alan bir çok araştırma ve deneyler ezberlerinizi bozdurabilir ve anlatılan hayat derslerini okurken çoğu yerlerinde kendinizden bir şeyler bulup psikopat olma ihtimalinizi sorgulatabilir. Ama bence en önemlisi bardağın boş tarafını unutturup bir nebze de olsa dolu tarafını hatırlatabilir. 
Keyifli  okumalar.

Sümeyye Tokmak.