Peki bu hayallerin ne kadarı realize edilebilir durumda? Bu kadar çok insanın girişimci olabileceği fırsatlar mevcut mu? Devasa salonlarda dinlediğimiz başarı hikayeleri eksiksiz mi? Duymak istemeyeceğimiz ya da duysak da anlamlandıramayacağımız kısımları yok mu? Bize yansıtılanla , gerçek arasındaki şeffaflık doğru orantılı diyebilir miyiz yani ? Devamı için tıklayın.
Mide ameliyatı aşamasını geçtiğiniz takdirde yeni bir süreç başlıyor. Zaman dilimlerine bölünmüş kilo verme hedefleriniz var. Her defasında tartıya çıkan hastalarla birlikte biz de heyecan yaşıyoruz. Hedefi tutturamayanların odadaki heyecanlı bekleyişine biz de ortak oluyoruz. Devamı için tıklayın.
İstismar ve şiddet vakalarını, en iyimser ihtimalle çok yüzeysel boyutlarda ya da sonuçları üzerinden tartışıyoruz. Keşke bununla sınırlı kalsa! Ne yazık ki istismar vakaları toplumun farklı cephelerindeki insanlar tarafından ideolojik bir zeminde tartışılır olabiliyor. Cephe diyorum çünkü; yaşanan ayrışma ve kamplaşmalar artık cepheler oluşturmuş durumda ve insanlar buradan birbirlerine ateş ediyor. İstismar gibi can yakıcı bir konuda bile akıl ve vicdanlarımızı rafa kaldırıp ”ist” ler ve “izm” leri karıştırmadan konuşamıyoruz. Samimiyetimizi kaybettik. Devamı için tıklayın.
Okul bitmiş, yaş 25 olmuş. Okuduğun bölümün ne işe yaradığını anlatmaktan dilinde tüy bitmiş. Anlattıktan sonra anlayanların “aaa sen psikoloji mi okudun? Bizim yeğen altına kaçırıyor, ne yapsak acaba?” soruları ile muhatab olunmuş. Bütün eski arkadaşlar uçup gitmiş. Kampüs mutlulukları, gece buluşmaları son bulmuş. Artık sadece birilerinin kınasında ve nişanında ister istemez çekilen halaylar var, bir de “çirkin” çıktığın toplu fotoğrafları paylaşan kendini bilmez arkadaşlar. Devamı için tıklayın.
Kıskançlık türü ve biçimi açısından eşit yaratılmamıştır. Bazıları gerçekten kaçınılmaz ve ahlaken zararsızdır, ama bazıları da yıkıcı ve salgın hastalık gibi kaçınılması gereken türdendir. Ne var ki kıskançlıkla ilgili yapılan açıklamalar bu iki tür arasındaki ayrımı yapmamızı pek sağlamaktadır. Genellikle de kıskançlık ikinci şekli ile tanım bulmaktadır. Devamı için tıklayın.
Çocuk psikologlarımızdan Ayşenur KAYA ilk okul yıllarında bir reklam panosunda gördüğü cümle ile yaşadığı mücadeleyi bizlerle paylaştı. Eğlenceli olduğu kadar çocuk ruhuna ışık tutan bu güzel hikayeyi sizler için kaleme aldık. Devamı için tıklayın.
Piknikler, fuarlar, festivaller ve sahil boyu eğlenceler arttıkça evde durma süreleri kısalmış. Radyo, televizyon gibi iletişim araçları belli saatlerde mutlaka evde olunması gerektiği alışkanlığını yaratmış. “Haber saatinde evde olmak” ya da “çok sevilen diziyi kaçırmamak” evde kalmak için önemli birer sebep olmuş. Devamı için tıklayın.
Kişisel, sosyal ilişkilerimizin sağlıklı, sevecen ya da değerli olması her zaman mümkün olmaya bilir hatta zarar verici, çekişmeli ve incitici de olabilirler. Kişisel ilişki içerisinde olduğum insanlarla birlikte zaman geçirmek, onları mutlu etmek ve onların çıkarlarını gözetmeyi isteyebilirim ya da onlardan kendimi sakınabilir, çıkarlarını da kısıtlayabilir ve belki onları kötü duruma düşürebilirim de. Çünkü onlarla yakın değilizdir ve bu ilişkiler yeterince değerli değildir. Yakınlık içermeyen bir ilişkide çiftler bir birlerinin çıkarlarını kollamak istemezler. Bu ancak bir birinden nefret eden iki insanın tipik durumudur. Devamı için tıklayın.
Bilgiyi aktarmanın tek yolunun katı bilimsel çerçeveler olmadığını hepimize göstermiş oldu. Kitaplarındaki şiirsel dil, hem kitap isimlerine hem de kapak tasarımlarına yansıdı. Kitabı elinize aldığınızda hissettiğiniz masalsı duygu ve mesela “Hayat” kitabının kapağında adeta “geçip gidiyor” mesajını verir gibi duran göçmen kuşlar bize salt bilgiden daha fazlasını anlattı. “İrfan” ile “bilginin” nasıl bir denge ile ele alındığını kitapları aracılığı ile hissetmiş olduk. Kitap girişlerindeki samimi ön sözler içimizdeki gereksiz büyüklenmelerimize ara vermemizi sağladı. Devamı için tıklayın.
Uzun süreli ilişkiler gevşediğinde ya da bittiğinde, insanlar genellikle “Ne oldu?” diye sorar. Bu durumu soruşturmamızın, didiklememizin nedenleri neler olabilir? Bitmek üzere olan ilişkiyi tamir etme çabası mı, benzer bir sorunla karşılaşmamak için sorun saptama çabası mı yoksa orta da dönüp duran katmerlenmiş dedikodulara katılma isteğimiz mi? Devamı için tıklayın.